Demokrat Parti Genel Lideri Gültekin Uysal, Ankara kulislerinde dillendirilen Millet İttifakı’na yönelik, “2’li, 3’lü ittifaklar kurulabilir” tezleriyle ilgili yeni seçim yasasının kabul edildiği tarih olan Nisan ayına işaret etti. Uysal, “Nisan değerli bir eşik. O değerlendirmemizi değiştirebilecek bir imkan sunuyor. 7 Nisan 2023’ten önceden yapılan seçimlerin modeli farklı olur. 7 Nisan 2023’ten sonra yapılan seçimlerin modeli farklı olur” dedi. Uysal, geçiş sürecinin uygulanacacak siyasetler ile ilgili de, “Hap olacağımız bir taahhüdümüz olacaktır” ifadelerini kullandı. Altılı masanın Suriye siyasetinde uzlaşamadığı çoğalmaları ile ilgili olarak da Uysal, “Altılı masa kelamını söyledi. Kelamını, iktidar Esad’ın kurulduğu tarihten bu yana bugün bu beslenebildiği için söylediğini söyledi. Suriyeliler, Suriye’ye entegre edilecek” diye konuştu. Demokrat Parti Genel Lideri Gültekin Uysal, DW Türkçe’nin sorularını yanıtladı.
DW: Altılı masanın açıklamasında “partilerimize yönelik baskı ve şiddet uygulamaları” yöntemlerini kullandınız. Tam olarak neyi kastettiniz?
GU: Son vakitlerde YETERLİ Parti’nin mensuplarına Esenyurt’ta yapılan hücumlar. DEVA Partisi Karaman Vilayet Lideri’nin bir siyasi partisinin merkez ilçe lideri tarafından fizikî akına muhatap olması olmuş. Vilayetten kaybı olmasına rağmen Saadet Partisi’nin Konya’da yapacağı toplantının zabıta tarafından engellenmesi. Bunun dışında pek çok yerde devam eden uygulamalar. Türkiye’de esnek ve istenerek kutuplaşmanın dozajını yükselten siyasi iklim var. Bu açıdan bakınca bunlara karşı bir karşılıktır, bir kararlılık tabiridir. Biz önümüzdeki seçimde, Türk demokrasisinin en güç imtihanı olarak tanımlıyoruz. Türkiye, demokrasi içerisinde kalarak bir partiye dönüşmüş durumda. Rekabetin denkliği mümkün değil. Devletin takımları elindeki hükümdarı, yetkisini parti devleti için kullanıyor. İşte Deutsche Welle başta olmak üzere bir grup yayın organlarının genel televizyon yayınını yaparmışçasına lisansa tabi tutulmak istenmesi bile üstü örtülü bir müdahaledir.
Altılı Masa’nın başkanları son olarak 21 Ağustos’ta ortaya çıktıFotoğraf: DHA
DW: Seçimin akabinde cumhurbaşkanının hangi bölümlerine göre yönetilecek? Başkanların altılı masada geçiş süreci başladı mı? Örneğin birinci karar vermeniz nasıl bir karar adı olacak? Kamuoyu sizden artık bu sorulara yanıt vermenizi bekliyor. Altılı masa olarak bu soruların neler olacağını ne vakit vereceksiniz?
Bu bir süreç sorunu. Kamuoyunun seviyesini de biriktirmek üzere bir mesuliyetimiz var. Kademe kademe bütün bunları açıklıyoruz ama iktidar yedeğindeki bir grup gazetecilerin de sıkıntıyı alevlendirmesiyle bir arada bir koşullandırma da var. Türkiye’nin hayatta olduğu, toplumsal, politik seçimin o sıcak atmosferin yeterliliği. Doğal önümüzde çok kritik bir kriz idaresi süreci var. Bu noktada çalışma kümeleri bir yandan çalışıyor. Bütün bunların hasılası olarak milletimize hap olarak sunacağımız elbette bir taahhüdümüz olacaktır.
DW: Bugüne kadar, “Ortak adaydan altılı masadan çıkmalı” lisana yükseltiniz. Başka bir önderin bu tavrınıza bakış açısı nasıl? Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş gibi isimler de konuşuluyor. Ortak gün altılı masanın dışından çıkarsa bu durumda tavrınız nasıl olacak?
İsimler yahut üzerinden da söylenen kelamlara nispet yaparcasına bir kıymetlendirme yapmak istemem. Ölçüler mutlaka. Biz bu süreçte yalnızca yasadışı olarak görmüyoruz. Herkesin bir değerlendirmesi var. Yani o siyasi partilerle ilgili açıkçası ben bir kıymetlendirme yapmak istemiyorum. Hele hele Cumhuriyet Halk Partisi’nin belediye borçlarıyla ilgili olarak kendi adıma bir diğer siyasi partinin mensubu# genel lider olarak kıymetlendirme yapmayı da biraz nezaket hudutları içerisinde göreceğim belli.
DW: Saadet Partisi Genel Lideri Temel Karamollaoğlu, altılı masadaki birlikteliğin bozulmadan üçüncü ittifakın tehdidinin gelebileceğini belirtmişti. Bu yetenek, yeni ittifaklar sizi bekliyor mu?
Cumhur İttifakı, altılı masayı gayye alarak sanki bu birlikteliği nasıl dağıtırız üzere bir efor içerisine girdi. Bu bir niyet beyanıdır. Bunun için bir siyasi parti ve seçim kanununda bir düzenleme yapıldı. Fakat yasanın ayakta kalması için bir yıl hududu var. Yasanın uygulanacağı Nisan ayı da değerli bir eşiktir. O sıcak eşiğe geldiği yerde bir kıymetlendirme performansı açıkça yersiz olur. Ancak bunu tabir edebiliriz. Nasıl 2018 seçim öncesi iktidar tekrar bir mühendisliğe girişti bugün de seçim sistemiyle ilgili bu türlü bir düzenleme yapıldı. Muhalefet partileri olarak bizim misyonumuz, bütün bu iktidarın mühendisliğine, müdahalelerine karşı ortak akılla birlikte en azami neticeyi üretecek formülleri de yetiştirir. Bu yerde Cumhurbaşkanlığı seçimiyle çok oluşturulan bir biçimli genel seçim stratejisi de vakit içerisinde daha somut hale gelir. Nisan ayı değerli bir eşik. O eşik, değerlendirmemizi değiştirebilecek bir imkan sunuyor. Siyasi partiler, kendi isim ve amblemleriyle bir arada olacak formda bu süre boyunca esasen hazırlanmaya devam etmektedir. 7 Nisan 2023’ten önce yapılan seçimlerin modeli farklı olur. 7 Nisan 2023’ten sonra yapılacak seçimlerin modeli farklı olur.
Demokrat Parti Genel Lideri Gültekin Uysal (solda) ve DW Türkçe muhabiri Eray GörgülüFotoğraf: DW
DW: Gelecek Partisi’nin Suriye siyasetindeki farklı gösterileri biliniyor. Altılı masa olarak Suriye siyaseti ile mülteci meselesinin tahliline yönelik siyasetlerde uzlaşabilecek misiniz?
Partilerin genel davranışları ortada. Demokrat Parti olarak da kısaca tabir etmem gerekirse Adalet ve Kalkınma Partisi’nin yanlış üstü yanlış Suriye siyasetinin aldığı pek çok maliyet var. Bu sıkıntının doğal olarak devam etmesi için muhalefetin uzunca bir süre boyunca söylediğini bugün iktidar kabul etti. Burada bile şarkı kurnazlığı yaparak, doğru şekilde çözmek üzere bir çaba içerisinde. Önümüzdeki süreçte siyasi partilerin temel gayesi, Demokrat Parti olarak da temel varlığımız Suriyelileri Suriye’ye entegre etmek. Bu noktada partilerin farklı değerlendirmeleri var, tarzları var. Ama şu çok net. Tüm siyasi partiler bilhassa altılı masa çevresinde bulunan siyasi partiler, mümkün olan en kısa mühlet içerisinde en az maliyetle, diplomasının kanallarını da zorlayarak bu sürecin hem bölgesel istikrarı, hem de Türkiye’nin güvenilirliğinin demografik bir tehdide dönüşmesidir.
DW: Konya’da düzenlenen 5. İslami Dayanışma Oyunları’nda KKTC’den ayrılmayı eleştirmiş, “Sormazlar mı, sen tanımlıyorken kim tanırken?” bunları kullanmıştınız. Kıbrıs ile ilgili eleştirinizi altınlı masanın dışına taşıyın mı?
Türkiye’de o kadar çok can yakıcı, canlandırıcı sorunumuz var ki maalesef Kıbrıs’ta yaşayanlar, Kıbrıs’ta olan bitenler, gereğince Türk kamuoyunda yahut da siyasi partilerin kadrajına girdikleri kanaatindeydiler. Ne yazık ki iktidarın söyledikleriyle, fiili ilişkilerin birbiriyle örtüşmediği ortadadır. Kıbrıs’ta maalesef çok kırılgan bir siyasi idare var ve daha fazla ayrıntının belirtilmesi gerekirken, bizim tasvip etmediğimiz biçimde Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Cumhurbaşkanlığı desteğinin tahsisleri görülüyor. Bunun da Kıbrıs’ın kendi iç siyasi denkleminde Türkiye’ye karşı bir aksiliğe tekabül ettiği kanaatindeyiz. O açıdan Kıbrıs Türkiye’nin ulusal dava olarak tanımladığı en değerli sorunlardan biridir. O açıdan biz süreçte Kıbrıs özelindeki bilgilendirmenin hem Türkiye kamuoyunda hem de bu vesileyle masa çevresinde konuşulmasını talep ediyoruz.
News
