Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cezayir ziyareti dönüşü uçakta gündeme ait değerlendirmelerde bulundu, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, açıklamalarında şunları kaydetti;
Yüksek Seviyeli İşbirliği Kurulumuzun ikinci toplantısı vesilesiyle gerçekleştirdiğimiz Cezayir ziyaretimizi hamdolsun muvaffakiyetle tamamladık. Bugünkü görüşmelerimizde Cezayir Cumhurbaşkanı kıymetli kardeşim Abdülmecid Tebbun’la iş birliğimizin geliştirilmesi noktasında karşılıklı iradeye sahip olduğumuzu gördük. Kendisiyle 2022 yılında Ankara’da düzenlediğimiz kurulumuzun birinci toplantısında bu ortak anlayışı yansıtan kararlara imza atmıştık. Daha sonra Sayın Tebbun’u geçtiğimiz Temmuz ayında Türkiye’de bir sefer daha konuk ettik. Bugünkü toplantımızda ikili ilgilerimizin mevcut durumunu ve önümüzdeki periyotta birlikte atacağımız adımları etraflıca ele aldık.
“KONSEYİMİZİN İSMİNİ YİNE BELİRLEDİK”
Toplantımız kapsamında akdedilen mutabakatlar, ki 13 mutabakat ve ortak bildiri, iş birliğimizi geliştirme istikametindeki kararlılığımızı bir kere daha göstermiştir. Kardeşim Tebbun’la imzaladığımız ortak bildiriyle kurulumuzun ismini, “stratejik” tanımlamasını eklemek suretiyle “Yüksek Seviyeli Stratejik İşbirliği Konseyi” olarak tekrar belirledik. Bu karar, münasebetlerimizi yeni bir boyuta taşımanın yanında, münasebetlerimizin ulaştığı düzeyin de sembolü oldu. Ziyaretimiz sırasında 50’yi aşkın firmamızın iştirakiyle düzenlenen iş forumuna da iştirak ettik. İş adamlarımız ortasında yeni iştiraklerin kurulmasına vesile teşkil eden forumun, 10 milyar dolarlık ticaret hacmi gayemize ulaşmamıza katkı sağlayacağına da inanıyorum.
Cezayir’le sıvılaştırılmış doğal gaz ticareti başta olmak üzere, güç alanında esaslı bağlara sahibiz. Cezayir, güç arzımız bakımından önümüzdeki devirde de sağlam bir ortak olmaya devam edecektir. Botaş ve Sonatrach ortasında bugün yapılan doğal gaz kontratı bu anlayışın göstergesidir. Savunma sanayii de ikili görüşmelerimizin ana hususlarından biriydi. Savunma alanında Cezayir’le geniş işbirliği imkanlarımızın olduğunu görüyoruz. İnşallah bunu ortak projelerle değerlendireceğiz.
Bugün ayrıyeten Tebbun’la Gazze’deki vahşet başta olmak üzere, bölgesel ve global sıkıntıları de görüştük. İşgal edilmiş Filistin topraklarında 7 Ekim’den beri devam eden katliamları her iki ülke olarak lanetliyoruz. Katliamların durması ve insani yardımlara manisiz erişimin sağlanması için atılabilecek adımları ele aldık. Biliyorsunuz Cezayir, Filistin davasının en güçlü, en samimi savunucuları ortasında yer almaktadır. Gazze’deki katliamlara da en üst düzeyde reaksiyon verdi. Türkiye’nin de bu husustaki duruşu ve hali aşikardır. Filistinli kardeşlerimize yönelik mezalimin sona erdirilmesi, bölgenin barış ve istikrara kavuşturulması için Cezayir’le yakın temas ve iş birliği içerisinde olmaya devam edeceğiz. Cezayir’de yaptığımız tüm görüşmelerin hayırlara vesile olmasını diliyorum.
“GAZZE, FİLİSTİN TOPRAĞI OLARAK KALACAKTIR”
Her şeyden evvel herkes bir kez şunu bilmeli, Gazze bir Filistin toprağıdır. Her ne kadar Filistinlilerin kadim yurtları kademe kademe İsrail tarafından 1947’den itibaren işgal edilmişse de Gazze, Filistin toprağı olarak inşallah kalacaktır. İsrail’in etap basamak Filistin topraklarını işgali adeta bir kapkaç olayıydı. Fakat artık devran bu türlü dönmüyor. Şu anda tüm dünyanın İsrail’e karşı nasıl bir hal takınmaya başladığını görüyorsunuz. Gazze’de gerçekleşen işgal, birtakım ülkelerin idarelerini sessizliğe gömse de toplumların vicdanlarını Allah’a hamdolsun harekete geçirdi. Sokaklarda Filistin’e takviye olanların sayısı artıyor. İşte Almanya’ya bakın. Geçen oradaydım, birebir gün Berlin’de yürüyüşler oldu. İngiltere motamot bu formda. Amerika Birleşik Devletleri’nde Beyaz Saray’ın önünde neler olduğunu görüyorsunuz. Fransa’da, Latin Amerika ülkelerinde neler olduğunu görüyorsunuz.
NETANYAHU PILISNI PIRTISINI TOPARLAYIP GİDECEK
Artık maşeri vicdan harekete geçti ve bununla birlikte İsrail’in sokakları bile hareketlendi. Herkes Netanyahu’ya “artık git” der hale geldi. Birtakım yabancı ülke yetkilileri bize “bundan kurtulmalıyız” diyor. Bu sürecin ileri seviyede devam edeceğine ihtimal vermiyorum. İnşallah çok kısa bir vakitte Netanyahu pılını pırtısını toparlayıp, buradan çekilecek. Aslında Netanyahu’nun mahkemelik bir durumu da var biliyorsunuz. Tahminen de oradan kurtulmak için bu türlü bir adımı atmış da olabilir. Ancak hangi istikamette adım atarsa atsın, kurtulamayacak. Şu anda biliyorsunuz Filistin’de tutulan İsrailliler dahi “Bizi buraya sen mahkum ettin, bir an evvel bu işten elini eteğini çek. Biz de kurtulalım” deme noktasına geldiler.
HALKLAR ARTIK KÂFİ BU DENLİ ZULÜM DİYOR
Yani benim bakışım şu, rastgele bir etnik öge ayırt etmeden Müslüman’ı, Hristiyan’ı, Musevi’siyle, hiçbir ayrıma gitmeden, olaya insan ögesi itibariyle bakmamızın gereğine inanıyorum. Şu anda insanlık feryat ediyor. Onlar tarihin yanlışsız tarafında duranlardır. Günlerdir konuşuyoruz, Holokost cenderesinde batı toplumu gerçek bir imtihan veremedi, tarihin yanlış tarafında durdu. Bosna’da, Kosova’da tekrar tıpkı formda yaşanan katliamlar görmezden gelindi, sessiz kalındı. Irak’ta, Suriye’de yeniden utanç verici sessizlik hakimdi. Bu defa o denli olmadı. Ülkelerin idareleri tekrar bildiğiniz üzereydi fakat, halklar artık “yeter bu denli zulüm” diyor. Gazze’de öldürülen bebekleri görüyor, isyan ediyorlar. Sokaklardan yükselen ses bir vicdani haykırıştır. Sokakların daveti İsrail’i her geçen gün köşeye sıkıştırmaktadır. O sese kulak tıkayan siyasetçiler çok yakında bunun karşılığını halklarının demokratik reaksiyonuyla alacaklardır. Halklarının gözünde İsrail yanlısı tavırlarıyla soykırım destekçisi durumuna düşen başkanların bir an evvel bu yanlıştan dönmesi gerekir. Vakit çok geç olmadan İsrail’in gerisinde saf tutan devletlerin idareleri, milletlerarası hukuka, insan haklarına, vicdani ve ahlaki bedellere uygun bir yere gelmeli ve bu cürümlere ortak olmamalıdır.
REHİNELERİN TAKASI
Dolayısıyla biz daima birlikte mazlumların yanında yer almak suretiyle, zalimlerin attığı adımlardan onları kurtarmamız lazım. Ben Hamas’ın elinde bulunan sivillere yönelik rastgele bir olumsuz davranışının olduğuna yahut olacağına inanmıyorum. İsrail’in elinde önemli sayıda Filistinli var. Hamas şu anda onları kurtarmanın çabası içerisinde. Biliyorsunuz şu an itibariyle Katar’ın devreye girmesiyle süreçte yeni bir adım atılıyor. O denli zannediyorum ki rehinelerin takasına bugün yarın geçecekler.
EN KISA VAKİTTE MISIR SEYAHATİ
Refah Hudut Kapısı’nda Mısır idaresi olumlu adımlar atıyor. Birinci etapta Gazze’deki kanser hastalarından 40’ı ülkemize geldi. İkinci etapta bu sayı önemli manada arttı ve 88 hasta, 67 refakatçiye ulaştık. Bunların tedavilerini biz kent hastanelerimizde yapıyoruz, buna devam edeceğiz. Gazzeli hastaların oradan çıkartılarak ülkemize getirilmesinin artarak devamını istiyoruz. En kısa vakitte bir Mısır seyahati düzenleyebilirim. Mısır’da yüklü gündemimiz bu mevzular olacak. “Ne üzere adımlar atabiliriz, hastaların tahliyesinin önünü nasıl açarız?” bunları konuşacağız. Bir an evvel istiyoruz ki bu hastaların tamamını getirebilelim. Hatta benim arzum, cerrahi müdahale gerekenleri de bir an evvel alalım. Hele hele çocukları bir an evvel alalım, tıbbi müdahaleleri yapalım. Bu mevzuda arkadaşlarımızla mutabıkız ve süreci de inşallah bu formda işleteceğiz.
“YERLE BİR EDİLEN GAZZE’Yİ YİNE AYAĞA KALDIRMALIYIZ”
Ablukayı kırmak, yalnızca bir ya da iki ülkenin değil, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği ülkelerinin tamamının atacağı adımlar, oluşturacağı stratejilerle mümkün olacaktır. Siyasette sıkça kullanılan kadro oyunu yaklaşımının eksiksiz sergilenmesi gerekiyor. Ablukayı kırmak yalnızca bir ölçü yardımın Gazze’ye sokulması ile gerçekleşmez. Ekonomik, siyasi, diplomatik, sosyolojik, kültürel birçok ögesi kullanarak hem ateşkesi sağlamalı, hem de Gazze’ye gereğince yardımı ulaştırıp, İsrail tarafından yerle bir edilen kenti tekrar ayağa kaldırmalıyız.
“İSRAİL’İ YAPTIKLARININ HESABINI VERMEYE ZORLAMALIYIZ”
Abluka yalnızca İsrail’in Gazze etrafına yığdığı askerler ve silahlardan ibaret değil. İsrail’i memleketler arası hukuka uymaya ve yaptıklarının hesabını vermeye zorlamalıyız. Mesela Birleşmiş Milletler yerindeki ablukayı da kırmalıyız. Filistin’de yaşananları, oradaki İsrail zulmünü hakkıyla anlatıp, Filistinli mazlumların on yıllardır yaşadıklarını, onların seslerini duymayanlara duyurup, halkların bakış açılarını değiştirip, zihinlerdeki ablukayı kırmalıyız. “Müslüman öldüğünde sorun yok, Hıristiyan ya da Yahudi ölürse lakin sorun vardır” formundaki faşizan yaklaşımı darmadağın edip, “ölen insansa orada sorun vardır” kavrayışını hakim kılmalı ve bu sayede idraklerdeki ablukayı kırmalıyız. Filistin’in tarihî sonlarını, oradaki halkın kendi yazgısını tayin hakkını, mülkiyet hakkını, yaşama hakkını, özgürlüklerini elinden alan Siyonistlerin ve destekçilerinin, dünyanın lisanını ve gözünü bağlayan tüm ablukalarını yok etmeliyiz. Lakin bu türlü kalıcı barışı sağlamak mümkün.
“İSLAM DÜNYASININ DURUMU”
Batılı ülkelerde bir ülke hariç, maalesef bu işi sahiplenen yok. Çabucak çabucak Avrupa ülkelerinin hepsi de bu bahiste sessiz. Katliamı durdurmak üzere müdahaleleri kelam konusu değil. Burada yalnız İspanya’nın yaklaşım şekli olumlu istikamette gelişiyor. İspanya’da malum hükümet kuruldu. İspanya Başbakanı Sayın Pedro Sanchez ile haftaya bir görüşmem de olacak, onun durumu farklı. Bu ülkelere dirsek çevirmemek lazım. Görüşeceğiz, “bunları Filistin’in yanına nasıl çekeriz?” konusuna da bir taraftan bakacağız. En son Almanya’daydık. Neler olduğunu görüyoruz. İslam dünyasının da bu işgale sessiz kalmaması gerekir. Gazze’nin düşmesi demek, İslam dünyasının birlik ve beraberliğinin de derin yara alması manasına gelir. İsrail’in pervasızca Gazze’yi işgal etmesi, milletlerarası hukuk, insan hakları, etik bedelleri tanımadan etrafa saldırması karşısında sessiz, reaksiyonsuz kalmak bir utanç vesilesidir. İslam dünyası Riyad’da sergilediği kararlılığın ardında durmak ve alınan kararları uygulamak için birlik ve beraberlik ruhuyla hareket etmeli ve tek yumruk olmalıdır. O yumruk masaya olanca gücüyle vurulduğunda, İsrail’in işgale devam etmesi de zulümlerini sürdürmesi de mümkün olmayacaktır.
“İSLAM DÜNYASININ DİRİLİŞ TOHUMU”
Buradaki en kıymetli nokta tek yumruk olmak, olabilmektir. İsrail’in Gazze’de ve başka Filistin kentlerinde uyguladığı devlet ve işgalci terörü bir insanlık hatasıdır, soykırımdır. Buna sessiz ve reaksiyonsuz kalınamaz. İslam dünyasında diriliş tohumu toprağa en son Riyad’da düşmüştür. O tohum gereğince sulanmazsa uzunluk veremez, büyüyemez. O can suyunu daima birlikte verecek ve Filistin’deki şehitlerimize ve ecdada karşı sorumluluğumuzu daima birlikte yerine getireceğiz. Bunu sağlamak için durmak dinlenmek bilmeden çalışıyoruz. Sonuç alacağımıza olan umudumuz diridir. Umarım bu yaşadığımız sancılar, yıllardır bölgemizde dilek edilen barışın ve onu sağlayacak Filistin devletinin doğum sancılarıdır.
ANA MUHALEFET NETANYAHU’NUN AĞZIYLA KONUŞUYOR
Türkiye’yle ilgili olarak bir şeyi düzgün tespit etmemiz lazım. Museviler başkadır, Siyonistler başkadır ve şu anda aslında İsrail’deki olay Siyonizmin en değerli adımlarından bir adedidir. Batının İsrail’e karşı olan tutumunda da Siyonizme karşı bir dik duramayış vardır. Maalesef Türkiye’de de buna mağlup olan, mağlup olmanın yanında onların eşiğinde giden yapılar mevcut. Bunların içinde siyasi yapılar da bulunuyor. Mesela ana muhalefetin başındaki isim Netanyahu’nun ağzıyla konuşuyor. Benim ülkemde ana muhalefetin başındaki insan Netenyahu’nun ağzıyla konuşursa, Türkiye’de bizim topraklarımızın suyundan hiçbir şey alamamış demektir. Bunlara gereken dersi vakti saati geldiğinde ben inanıyorum ki benim milletim verecektir. Tekrar bakıyorsunuz ana muhalefetin başını çektiği ittifakın içerisinde yer alanlardan, Siyonist yapıyla birlikte hareket edenler bulunuyor. Bunları tek tek saymama da gerek yok. Lakin benim milletimin iradesi bunların hepsinin iradesini aksi yüz edecektir. Yaklaşık 4,5 ay sonra gereken karşılığı milletimden alacaklarına ben inanıyorum.
TÜRKİYE’YE YATIRIMLAR
İsrail’in katliamlarını desteklemeyen, bunların karşısında duran Musevilerin sayısı da az değil. Bunlar ortasında kelamını ettiğiniz memleketler arası sermaye tarifine dahil olanlar da bulunuyor. Onlar açısından Türkiye’ye yatırım sorun olmaz diye düşünüyorum. Türkiye’nin çocukların öldürülmesine karşı çıkmasından, barışı ve insan haklarını savunmasından rahatsız olan sermaye sahipleri ise lakin İsrail’in katliamına kayıtsız kuralsız takviye verirseniz sizden şad kalırlar. Bizim bu türlü bir tavır sergilememiz asla düşünülemez. Bu nedenle biz bir tasa duymuyoruz. Dünya Türkiye’nin değerinin farkında, global yatırımcılar da farkında. Birkaç marjinalin dışında global yatırımcıların İsrail’in tesiriyle Türkiye üzere bir ülkeden yüz çevireceklerini düşünmüyorum. Global sermayeyi ülkemize çekmek için, kazan kazan unsuruyla hareket etmeye de, Türkiye’ye yakışır halde insani duruş sergilemeye de devam edeceğiz.
ADAY BELİRLEME
Cumhur İttifakı olarak tüm seçimlerde olduğu üzere yaklaşan mahallî seçimde de iddialıyız. Çalışmalarımızı bu savımız nispetinde çok titiz bir biçimde yapıyor, adaylarla ilgili süreçte her mevzuyu ince eliyor sık dokuyoruz. Partimiz gerekli hazırlıkları ve tahlilleri yaptı. Esasen bildiğiniz üzere AK Parti olarak bizim seçim hazırlıklarımız bir evvelki seçimin tamamlanmasıyla birlikte başlar. Bilhassa büyükşehirler başta olmak üzere her vilayette kamuoyu yoklamaları yaptık, yapıyoruz. Sonuçları tahlil edip milletimizin gönlündekini anlamaya, kentlerimize en yararlı olacak adayları belirlemeye uğraş gösteriyoruz. Bir kere 1 Aralık belediye lider adayı olmak isteyen ve vazifeden bu nedenle ayrılması gereken memurların istifaları için son tarih. Memurların durumunu da görelim. Onların durumu da netleştikten sonra Aralık ayının ortalarına hakikat artık adaylarımızı peyderpey açıklamaya inşallah başlarız.
KIZILELMA’NIN SON TESTLERİ
Savunma sanayii alanında attığımız her adım bizleri heyecanlandırmaktadır. Bu alanda taş üstüne taş koyan herkes ülkemizin geleceği, Türkiye Yüzyılı’nın inşası için çok kıymetli bir katkı sunuyor. Kaan esasen yeniliklerden bir tanesi. Lakin Baykar’ın tepe diyebileceğimiz yapıtı malum Kızılelma… Artık Kızılelma’nın son testlerini yapıyorlar. Aşmaları gereken sıkıntı kendi yerli motorunu üretmek… Bunu başardığı andan itibaren de esasen Kızılelma’nın dünyaya karşı duruşu farklı olacaktır. Alışılmış burada Aselsan’ın üzerine de düşen bir yük var, kamera üretimi. Motor üretim süreci maalesef nereden bakarsanız bakın herhalde bir beş yılı alır. Bu mühlet zarfında biz motor ithal ederek yürümek durumundayız. Kamera noktasında da Aselsan’ın üretim çalışmaları başladı. Bir an evvel o sorunumuzu da gidermemiz lazım.
İNSANSIZ SAVAŞ UÇAKLARI
Bazı ülkeler bize kelam veriyorlar ancak verdikleri kelamı yerine getirmiyorlar. “Kanada, Güney Afrika üzere ülkelerden bir sonuç alır mıyız?” buna bakıyoruz. Bunu gerek biz gerekse Aselsan’ın yakından takip etmesi lazım. Bir an evvel buralardan sonuç alabilirsek, o vakit biz insansız savaş uçaklarımızı daha çabuk devreye sokabiliriz. Kaan, Kızılelma, TCG Anadolu ve kaçları Allah’ın müsaadesiyle yalnız kalmayacak, yenileri daha uygunları ve daha donanımlıları yeniden bu vatan için alın ve akıl terlerini döken kardeşlerimizin ellerinde şekillenecek. Bundan çok değil birkaç yıl evvel insansız hava araçlarımız yoktu, akıllı mühimmatlarımız, Milgemlerimiz yoktu. Kolları sıvadık, bu ülke için taşın altına yalnızca elini değil vücudunu koyan kardeşlerimizle birlikte bugünkü düzeye geldik. Bunu kâfi görmedik, göremeyiz. Daima daha düzgünü, daima daha gelişmişi vardır onu arayacağız… Bu gayelere gerçek yürümek şöyle dursun, koşar adım ilerlememiz gerekiyor. En düzgün mühendis, en güzel yazılımcı, en yeterli usta, en âlâ dizayncı bizde olmalı. Yeni adımlarımız da yoldadır. Kimse merak etmesin, biz savunma sanayii alanında da öbür alanlarda da ismimizden daha çok kelam ettireceğiz.
TÜRK LİRASININ DEĞERİ
Bizim uyguladığımız dezenflasyon programı çok büyük ihtimalle Lira’da gerçek olarak bir değerlemeye sebep olabilir. Yani Türk Lirası’nın gerçek olarak kıymet kaybettiği süreç sona gelmiştir. Özetle Türk Lirası’nın gerçek olarak kıymet kazanma ihtimali yüksektir. Onun için önümüzdeki devirde biz uyguladığımız sağlıklı siyasetler ve yapısal ıslahatlarla yatırımcı inancını kazanacağız, hala de kazanıyoruz. Bu itimat fon akışını tetikleyecek. Fon akışı Lira’da gerçek değerlemeye sebep olacak. Bu da dezenflasyonu hızlandıracak, büyümenin aşağı istikametli risklerini sınırlayacak. Sonuçta hem makul seviyede büyüyeceğiz, hem enflasyon düşecek bu şartlarda. Yani faziletli bir döngüye gireceğiz inşallah.
SPOR VE ATLETLERE DESTEK
Bizim Avrupa’da oynayan gençlerimizin neredeyse yarısı Ulusal grubumuza aday ve Ulusal ekibimizde da yer aldılar. Birebir vakitte Türkiye’deki gruplarda artık önemli manada bir dönüşüm var. Yabancı futbolculardan çok bizim Avrupa’daki çocuklarımız kadrolarımızda oynasalar herhalde o daha uygun olur. Muvaffakiyet bildiğiniz üzere devamlı olmalıdır, tıpkı performansı ulusal grubumuzdan Euro 2024 Avrupa Şampiyonası’nda da görmeyi isteriz. Spora ve atletlere verdiğimiz dayanak ortada. Bu takviyeleri artırarak sürdüreceğiz. Yalnızca sporda değil, bilimde ve teknolojide de çok yetenekli gençlerimiz var ve hem Türkiye’de hem dünyanın çeşitli yerlerinde göğsümüzü kabartan işlere imza atıyorlar. Gençlerimize çağrım şudur; Ne iş yaparlarsa yapsınlar, bu milete, bu vatana hizmet etmenin ve yararlı olmanın bir yolunu bulsunlar. Bunların hepsi bizim Türkiye Yüzyılı vizyonumuza dahildir. Bu amaçlara ulaşmak için yaptığımız işlerde en iyiyi yakalamanın eforu içinde olmalıyız.
News
