Sabah gazetesi müellifi Melih Altınok, Antalya’nın orman ve yaylalarında karşılaştığı yapılaşmayla ilgili yazdı…
YEREL SEÇİM Mİ DAHA TEHLİKELİ ORMAN YANGINI MI?
Birkaç yıl evvel Ege ve Akdeniz’de orman yangınlarının konuşulduğu günlerdi.
“Hatırlıyor musunuz?” demeyeceğim; zira unuttuğunuzu biliyorum.
Zira yeniden çok hislenmiştik. Toplumsal medyada yangınlar devam ederken diğer hususta içerik paylaşanlar bile çok şuurlu ve duygusal vatandaş tarafından ruhsuz diye linç ediliyordu.
Canlı yayınlarda gözyaşları sel olup akıyordu.
Herkes “sermayenin” imara açmak için ormanları yaktırdığına ismi üzere emindi.
İtfaiyeciler, söndürme uçaklarının pilotları canlarını veriyor, herkes dişini tırnağına takmış alevlerle uğraş ediyor; fakat tüm bu uğraşlar “göstermelik” diye küçümseniyordu.
Gezi’den beri böylesine etraf hassaslığı görülmemişti.
Geçen hafta sonu tekrar “dünyanın en çevreci halkının” yaşadığı ülkemin ormanlarındaydım. Antalya’nın deniz kıyısındaki ormanlarında, yaylalarında saatlerce yürüdüm.
Manzara başka bölgelerde gördüğümden farklı değildi.
Yer gök iki üç katlı, daha tamamlanmadan ne kadar berbat olacağı anlaşılan betonarme inşaatlarla dolu.
SEÇİM RÜZGARINDA İNŞAAT YOĞUNLUĞU
Sahipleri de o periyot Kazdağı’nın güzelim eteklerine diktikleri berbat yazlık sitelerinden “Ciğerlerimiz yanıyor” diye söylenen kentlilerin ezgisine kanon yapan memleketin orman köylüleri.
Çıplak gözle de anlaşılıyor; ancak yeniden de sordum soruşturdum… Bu bölgede orman yangını çıkmamış. İnşaatların ağırlaşmasının, talanın, yaylaların, ormanın içine edilmesinin sebebi, üç-dört ay sonraki mahallî seçimin fön rüzgârıymış.
Yerel idareler de kontrolleri, mevzuatı gevşetmişler.
“İmar faaliyetleri durdurulsun” demiyoruz doğal ki. Lakin hiç olmazsa doğal dokuya uyumlu, sırıtmayacak bir yapılaşmaya müsaade edilebilir.
News
