Müftüoğlu öncelikle yağlara ait olarak şu bilgilendirmeyi yaptı:
“Yağ moleküllerinin her biri yağ asidi zincirlerinden oluşuyor. Bu zincirler de birbirlerine tekli ya da çiftli bağlarla bağlanıyor. Yağ asidi zincirlerinin de farklı yapıları var. Onlar da yapılarına nazaran “kısa, orta ve uzun zincirli yağ asitleri” olarak tanımlanıyor. Şayet yiyeceklerinizi pişirirken kullandığınız yağların içinde kısa ve orta zincirli yağ asitleri çoğunluktaysa şanslısınız. Bu tip yağ molekülleri bağırsaklardan hızla emiliyor ve yeniden tıpkı hızla güç olarak kullanılıyor. Uzun zincirli yağ asitlerine gelince… İşte tam da bu noktada işler biraz karışıyor. Uzun zincirli yağ asitleri daha çok doymuş yağlarda bulunuyor ve bunlar evvel karaciğere gidiyor, oradaki kolesterol üretiminin hammaddesi olarak kullanılıyor. Sonuçta de fazlaca doymuş yağ -yani oda ısısında sıvı değil de katı halde bulunan yağlar- tükettiğinizde karaciğerinizin yağlanması ve kan kolesterol düzeyinizin tepe yapması ihtimali kaçınılmaz hale gelebiliyor. Aslında bu nedenle de bilhassa kolesterol yüksekliği sorunu olanların fazla ölçüde doymuş yağ içeren her türlü yağı -tereyağı, içyağı, kuyrukyağı, sadeyağ ya da palmiye yağı, hindistancevizi yağı- fazla ölçüde tüketmeleri tavsiye edilmiyor.”
Müftüoğlu akabinde yağların kraliçesi” dediği zeytinyağıyla ilgili şunları kaydetti:
“Zeytin meyvesinin ezilmesi ile elde edilen zeytinyağı aslında bir çeşit meyve suyu üzere de kabul edilebilir. Ve zati bu nedenle de muazzam bir sıhhat mucizesi, eşsiz bir doğal ilaç. Ve tartışmasız ‘bitkisel yağların en sağlıklısı’. İçindeki ‘tekli doymamış yağların çokluğu’, zeytinyağının en önemli ve en ayrıcalıklı özelliklerinden biri. Öteki taraftan zeytinyağı muazzam bir ‘polifenol gücü’nü de bünyesinde barındırıyor. Vitaminlerden bilhassa ‘E vitamini’nden de hayli güçlü bir yağ.” .
News
