Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Kurulu toplantısına Türkiye iktisadının içinde bulunduğu güç durum damgasını vurdu.
Toplantının açıklamasında konuşan TÜSİAD İdare Heyeti Lideri Orhan Turan enflasyonun bir türlü denetim sayfasından alınamadığını, enflasyonun “üç rakamlı eşiğe hakikat hızla” simetriğini tabir etti. Turan, “Enflasyonla gayretle tüm dünya faizlerini artırarak frene basmayı tercih ederken biz uzun süre boyunca hem kurumaya hem hesap yapılamamasına yol açan hem de tasarruf sahiplerini cezalandıran bir para siyaseti izliyoruz. Bundan dolayı vergi mükellefleri ve hazine gereksiz bir yükün kaldığı yerde kalıyorlar. Dünyada hem en yüksek enflasyona hem de son derece yüksek riske sahip birinci sınıf konumdayız” dedi.
“Orta güçlü sınıfı olmayan bir ülkelerde demokrasi zayıflar”
Bunun sürdürülemez olduğunu ve rekabetle siyasetlere dönüşün sağlanmasını vurgulayan Turan, Türkiye’nin iktisat bilimi ve tüm uygulamalarla çelişen bir yaklaşımı sürdürmemesi gerektiğini kaydetti.
Türkiye’nin politikalarının sade para siyaseti ve baş döndürücü enflasyonla hudutlu olmadığını söyleyen Turan, şöyle konuştu:
“İzlenen iktisat siyasetlerinin yarattığı ortamlar gelirler hızla sabitle eriyor. Bilhassa gelirliler enflasyon baskısını en derinden hissediyor. Kentli, eğitimli orta sınıfların gelirleri de mevcuta bulunuyora uğruyor. Unutmayalım ki, orta sınıfı güçlü olmayan bir ülkelerde refah seviyesisiz gelir sistemleri rejimleri zedeler. Bu ülkenin ekonomik durumu ve siyasi durumu nedeniyle tarihte görülmemiş bir ölçüme varan beyin göçünü bir sefer daha patlatmak zorundayım.
TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Lideri Tuncay Özilhan da yaptığı konuşmada Türkiye’nin gücünün bir devirden geçtiğini söyledi. Ukrayna Savaşı’nın dünyadaki güvenlik güvenlik sistemlerini değiştirdiğini hatırlatan Özilhan, Türkiye’nin besin fiyatlarındaki artışın engellendiğini ve tarımın ve içindeki muazzam potansiyelinin yaşama tutunması için yeni bir tarım siyasetine dayandığını belirtti. Özilhan, “TL’deki kıymet kaybı nedeniyle Türkiye’nin mamul mal ihracatında sağlayabileceği rekabet gücü, dünya ticaretinin hizmetlerine ve hatta dijital olarak teslim edilen hizmetlere gerçek kaydığı bir dünyada ne kadar sürdürülebilir olacak?” sorular sordu.
“Türkiye’nin riski primi yükseliyor”
Enflasyon bütün ekonomik sıkıntıların başı olması nedeniyle pek çok merkez bankasının enflasyon artışının önüne geçmek için sıkılaşma siyasetlerinin uygulandığını hatırlatan Özilhan, şöyle konuştu:
“Küresel taraf aleyhimize seyrederken, uyguladığımız ekonomik siyasetlerle birlikte ülke riski primi yükseliyor. Sıkı para siyasetleri ile gelişmiş ülkelerin yavaşlaması Türkiye’nin ihracatını kısıtlayarak cari açık, TL’nin bedel kaybı ve enflasyon sıkıntılarını ağırlaştırabilir”.
Enflasyondaki artışın, önceki enflasyonist devirlerle daha rekabetçi olamayacak kadar hızlı olduğunu söyleyen Özilhan, bu sürecin izafî fiyatta bulunduğunu, mevcut fiyatlama yapacaklarını bilemez hale geldiğini belirtti.
“Tüketicilerin fiyatları konusunda algısı kayıtlı durumda” diyen Özilhan, şöyle devam etti:
“Enflasyon bütçesinin satın alma gücünü eritiyor. Fiyatların toplam geliri hissini geriliyor. İktisattaki en büyük parlaklık enflasyonun denetimden ayrılmayı engellemek ve akabinde kalıcı bir düşüş sağlamak olmalı. Aksi halde, Türkiye’nin geçmişinde olduğu üzere bir enflasyon sarmalına dönüşümü çok yüksek bir bedel ödetir Sorunları çözmek yerine bir süre için hafifletmek istikametinde atılan adımlar geri teper.”
Ekonomik problemlerin sık sık değiştirilen düzenlemelerle çözülemeyeceğini söyleyen Özilhan, bunun yol açabileceği riskleri “Sık sık değiştirilen düzenlemeler ve piyasanın bölünmüşne yapılan müdahaleler karar alma ufkunu daraltır ve ekonomiyi daha da bozar. Dengesizlikler tırmanmaya devam eder ve denetim elden kaçarsa uzun büyük bedeller ödemeyi bir sonuç kaçınılmaz olur” olarak açıkladı.
DW / HT,JD
News
